27 Kasım 2008 Perşembe

kadının hası**


Kadının hası yumuşak başlı olmaz, ama ağırbaşlı ve sıcak olur. Ağırbaşlılıktan kastım, sıkıcılık değil elbet. Şımarıklığın da hakkını verir.

Ağırbaşlı tebessümleri olur bir de. Kadın yüzü dediğin mahkeme duvarına
benzemeyecek. Bu tebessümler sevgidir. Yumuşacık bir sevgi olur kadın yüreğinde. Kim olursa olsun, ne yaşamış olursa olsun.

Erkeğini dizine yatırıp saçlarını okşamayı bilir gerçek bir kadın.
Kadının hası nerede, nasıl davranacağını bilir.
İnsanların içinde kapris yapmaz, hır çıkarmaz; ama gerçek bir Osmanlı kadını gibi, adabıyla, raconuyla istediğini alır.
Dırdır etmez. Çok konuşup, baskı yapıp erkeği bezdirmez. Yüz göz olmaz kadının hası. Bazen öyle bir bakar ki, hele bir de bazen öyle bir susar ki, bin tümceye bedeldir bu bakmalarla susmalar. Bu kadın üzülmeyi de bilir, ağlamayı da, kızmayı da. Ama üzmemek lazım, ayrıca kızdırmaya da gelmez.

Gerçek bir kadın ezik durmaz. Kambur yürümez, dimdik durur. Kendine saygısı, güveni vardır. Erkeğine can yoldaşı olur,destek olur, onu dinlemeyi bilir.

Bazen utangaç olur, bazen ürkek. Soğuktan ya da yalnızlıktan korkabilir kadın. Aptal olmaz gerçek bir kadın. Bön bön bakmaz adamların suratına. Hülyalı bakışları da olsa, zihni uyanık olur.

Hüznü, gökten deli deli yağan yağmur gibi olur, saçlarından akar. Neşesi ise öyle renkli, öyle dağınık; saçları savrulur. Kahkahaları vardır bu kadının, çın çın eder odaların duvarlarında.

Sesi güzel olur kadının, biraz buğulu...arada bir pencereye yaslar başını, sokağa dalıp gider, bir şarkı söyler. Olgunluğuyla şaşırtır erkeği. Bazen de öyle çocuk olur, öyle sağlam saçmalar ki, yine, yine şaşırtır onu.

Sıkmaz kadın, bunaltmaz, yaşa yaşa bitmez. Huzur verir varlığıyla.
İçmesini de bilir kadının hası. Bazı akşamlar anason kokulu tüter sofrasının sıcağı. İçli bir türkü dinler bazen, üşür, sırtına hırkasını alır.
Konuşurken insanın yüzüne bakar kadın,kibirli olmaz.

Kültürsüz olmaz. Bomboş olmaz kafası. Dünyanın, ülkenin olaylarını bilir, anlar, söyleyecek sözü vardır. kişiliklidir.
Beceriklidir.
Tırnağı kırılınca üzülür, üzülür işte, profesör de olsa, sultan da olsa,boksör de olsa üzülür.

Gerçek bir kadın hiçbir zaman reklam panolarındaki kızlara benzemez. Etini teşhir etmez. Fosforlu bir taş gibiliği yoktur onun, loş bir cazibesi vardır. Albenisi metrelerce öteden çarpar adamı. Ne kadar örtüneceğini, ne kadar açılacağını, yerine ve zamanına göre bilir. Gerçek bir kadın Paris podyumlarında yürüyen, 17. yüzyılın vebalı kadınları gibi mankenlere benzemez.

Uzun saçları vardır kadının. Yumuşak olur, güzel kokar. Kadının hası saçlarını ne zaman toplayacağını, ne zaman salacağını bilir. Kadına yaraşmaz soğukluk.
Gerçek bir kadın göbek atmayı, gerdan kırmayı, iyi becerir; ama öyle her yerde masaların üstüne çıkıp oynamaz. Havasında oldu mu, bir oynadı mı, herkes onu izler.

Kadın korunmayı sever, ama korunmaya muhtaç olmaz. Erkekler korumayı severler, ama yine de güçsüz, zavallı kadınlardan hoşlanmazlar.Güçlü kadından ise çekinirler, ona yanaşamazlar. Kadının hası bu dengeyi
kurmayı bilir; gücünü erkeğin gözüne gözüne sokmaz.

Has kadına naz da yakışır, kapris de. Öyle tatlı, öyle kıvamlı naz eder ki, onun nazını erkek zevkle çeker.

Gerçek bir kadın şiir gibi olur, mey gibi olur, ömür gibi olur ..


Can Dündar

23 Kasım 2008 Pazar


yine yanlıs düşüncelerdeyim,yine yanlıs yollardayım..beynim baska yerlerde kaldı kalbim baska yerlerde..ne dogru ne yanlıs bilemedim yine..uzun uzun konustum dün kendimle,cevaplarını bulamadgım o kdr cok soru işareti var ki içimde belkide asla bulamıcagım?! kime derdimi anlatsam kimle konussam ... bnm için dogru olanın kararını kimle birlikte alsam..
inanılmaz bi fırtına vardı dün gece , karsı sitenin ve byk bi bölümün elektrkleri yoktu dolayısıyla markete tabanway gtmek zorunda kaldık.. öle bi fırtına vardı ki , rüzgara karsı yürümekten kas yaptı bacaklarım:D yasamaya alıskın oldugum gecelerden biriydi yine, kahkalar atıldı, eglenildi , dedikodu yapıldı...

21 Kasım 2008 Cuma

ben böleyim**


olsa olsa duygusuzluktur 20 gün yazmamanın sebebi..oysa ben öle deişik duygular yasadım ki onları yazıcak anlatıcak kelimeleri bulamam die korktum acıkcası..eskilerin yakamı bırakmamasındanmıdır nedir bilinmez deyimi yerindeyse iki yakam bir araya gelmio son zamanlarda...tam tamam bu sefer oldu derken bi yenisi eklenio her defasında .. bi cogunun sebebi ben olmama ragmen üzülmemek elinde olmuo insanın..
ama ben buyum yalan seni seviyorum demem,yalandan sevmem,ya da yalandan özlemem..özenirim ilişkilermde gereginden fazla deger veririm bzn, bazende fazla fedakarlık yaparım ama sevdiririm kendimi,sevmeyi ögretirim karsımdakine,severim ama sevilirimde..bnm özlediklermde en az bnm kadar özeldir,
özlemeyi öğrenmişlerdir benle ya da bna kendilerini özletmeyi..bu yüzden zor olur ayrılıklarım,kopamamalarım ..her askın farklı bi yeri vardır bende,her anının değeri farklıdır.. kal diyemem gidenin ardından,sonrasında özlicegimi bilsem bile..ağlayamam insanların içinde , karanlık kimi zaman dagınık odamda unutmaya calısırm asklarımı, ihanetlerimi..kendi kendime iyileştiririm yaralarımı kırıklarımı,somurtmam surat asmam kimseye maskem her zaman takılıdır yüzümde,içim kan aglasada ben gülerim yine..hatalarımda olur mutlaka yaparken mutlu hissettigim ama ardından pişmanlık duydugum,kimi zamanda telafi edemediğim.. İişte ben böleyim.. kimine göre doğruyum kimine göre yanlışım,kimi sever beni,kimi nefret eder ama bn böleyim,gercekten hisseder ve gercekten yasarım kimsenin cebindeki bozukluk sevişmelerden olmam ,sölediklermden dönmem, yarı yolda bırakmam,unutmam....

,,, ,

7 Kasım 2008 Cuma



Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...

O’nu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...
Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...
O’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,
ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri O’nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
hayat O’nunla güzel ve onsuz müptezelse...
elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O’nun yüzü pembeyse,
kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...
her şiirde anlatılan O’ysa... her filmin kahramanı O... her roman O’ndan söz ediyor, her çiçek O’nu açıyorsa...
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,
iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...
iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O’nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız...
mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O’na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız...
O’nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse...
ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse...
gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;
bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O’nun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa,
nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...
kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...
gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...
...o halde bugün sizin gününüz!..
"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.

5 Kasım 2008 Çarşamba

Beni dostlarımdan Tanrı'm korusun, düşmanlarımdan ben kendimi korurum*



brz sarabın,brzda askın vermiş oldgu sarhoslukla btrdim dün gecemi..aksam yemegi için oldukca gec bi saatte makarnalar yenildi,saraplar içildi..Sarı saç kabusum dün gece bitti sonunda..uzun zamandr içmedgmden olsa gerek ilk kadehte azda olsa gtti kafam..içki içmeyi seviyorum ben,sanırım gençliğimde içki yerine içtiğim kolaların acısını cıkarıyorum son zamanlarda..bide sigaram var tabi vazgecemedigim... içkim sigaram ve sen..

3 Kasım 2008 Pazartesi


ireminde sürekli dedigi gbi aysenin hayatı hep bi yogun hep urastıgı üstesnden gelmeye calıstıgı seyler var kimbilir belki kendi yarattıgı belki baskalarının yarattıgı seyler...Kötü gecirdigim dün gecenin ardından okula gittim bgn bahaneyle kafam dagılır brz kendime gelirm die sanki giderken kafamıda yanımda götürmüomuscasına..biraz muhabbet biraz laf ii geldi gelmesine ama yanlız kalınca yine kendimle yüzlestim bahcede. ben ve yaptıklarım ya da yapamadıklarım!? ya bna bgne kadar yasatılanlardı yanlıs yapma sebeplerim ya da bn baslı basına yanlıstım.. ögrendiklerim,gördüklerim,yasadıklarım....
hata yapa yapa dogruları bulucaz derken,hatalarımızn sayısımı kapattı dogrularımızı? ya da dogru zannettiğimiz seylermiydi hatalarımız? Belkide sıfırdan baslanmalıydı herseye bombos bi sayfa acılmalı,dogrular bulunmalı,kaybetmemek için mücadele edilmeliydi,kimi zaman tek basına kimi zaman yardımınla..

2 Kasım 2008 Pazar


Kadın Olmak!...


Bir kadın çocuktur aslında… Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini ister.Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak sevmeli erkek kadını… Ama hiç bir kadın çocuk muamelesi görmek istemez. Söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister.Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz; ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz..


Bir kadın güçlüdür aslında...

Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki, erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.


Bir kadın sevgidir aslında...

İçinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever; ama, tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer alamazsınız. Her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette Bunun tek nedeni ise engelleyemedikleri ”acımak" duygusudur.


Bir kadın yalnızdır aslında...

Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız, onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.


Bir kadın çılgındır aslında...

Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Üreticiliğinin sınırı yoktur ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz üreticiliğini. Sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek, su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz? Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz!

............bir kadını ağlatırken çok dikkat edin..!!!

....... çünkü Allah gözyaşlarını sayar.....!!!!

kadın;erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından yaratılmadı..!!!

öyle olsaydı ezilirdi......!!! üstün olsun diye başından da yaratılmadı......!!

AMA GÖĞSÜNDEN YARATILDI......

Eşit olsun diye......

kolun biraz altında...

Korunsun diye...!!!

KALP HİZASINDA SEVİLSİN DİYE!!!


Can DÜNDAR

1 Kasım 2008 Cumartesi

aşk yanıbasımda**


biraz kırıklıklar brz tartsmalarla baslamıs olsada güzel bi gündü aslında..gerci evin içinde zeynep gbi bi faktör olunca kötü olması imkansız gbi bişi onun o suratını görmek yetio bana:) parkla basladı günüm sora tunalıya indik iremle bikac magaza tek tük bişeler almaktı derken cafe des cafese gttik herzmnki gbi:) dudaklarımda parfümeride sürdügüm dudak dolgunlastırıcı rujun verdigi acıyla birlikte.. biz kadınlar ne cok seviyoruz dedikodu yapmayı normal konusmalarımz bile dedikodu halini almıs artık ama farkında deiliz:D neyse cokta zararlı bişe olmasa gerek:p brz üsüyerek brz kahkaha atarak brz dedikodu yaparak noktaladık cafe des cafes günümüzü..Eve gelincede pek kayda deger bişe olmadı klasik bzm evin halleri kıvamında hersey bi deişiklik sart artık bakalımm..



* ask yakar,insanın canını acıtır , bi anda herseyini kaybettirir derler...yasadıgın güzel günlerini , anılarını , paylastıklarını ardında bıraktıgı kalp kırıklarıyla unutturur ..Kimi zaman kahkahalarla güldürüp kimi zaman hıckırıklara bogar ama sonu yoktur derler..Bizi korkutup kacırırlar hep asktan,temkinli olmamızı,önlem almamızı,herseyin ilk günlerde ucusan kelebekler gbi olmıcagını üstüne bastıra bastıra tekrar ederler iice soguturlar asktan .. Bizi böle büyütürler hep..*